Avukatlık için en iyi şehir?

Bu siteyi ziyaret edenlerin Google’da ne arayıp da burayı bulduklarına bakıyorum. Mesela dün listede şu da vardı: “Avukatlık için en iyi şehir”…

Bu konuda bir yazı yazdığımı hatırlamıyorum. Madem merak ediliyor, şimdi yazayım. Avukatlık için en iyi şehir nerededir bilmiyorum ama bu şehrin Türkiye’de olmadığına eminim.

Sayıları katlanarak artan vakıf üniversiteleri, devlet üniversitelerindeki astronomik hukuk kontenjanları, özellikle kamu üniversitelerinin hukuk fakültelerinde ve genel olarak akademide liyakatin çoğu kesimce geri planda tutulması, orta-lise-üniversite öğrencilerimizin ortalama profilindeki nitelik düşüşü, kısaca bir bütün olarak eğitim meselemiz, kaldırılan, kaldırılması hukuka aykırı bulunan 1 ama buna rağmen ne hikmetse yeniden uygulamaya sokulmayan avukatlık sınavı ve nihayet, tüm bunları seyreden barolar ve siyasetçiler sağ olsun, bu kadîm meslek Türkiye’de kan kaybetmeye devam ediyor.

Serbest ve bağımsız avukatlığı zorlaştıran, işsiz avukatlardan, işçi avukatlardan ve yetkin olmayan avukatlardan oluşan yığınlara yol açan, dünyada eşine az rastlanır yozlaşmış bir yapı sürüp gidiyor.

Bu yapı, her avukattan aidat toplayan baroların, ucuz iş gücü bulan işveren avukatların, ucuza iş gördüren müvekkillerin, oğulları/kızları kolayca avukat olup kolayca kârlı işler ve ucuza çalışmaya hazır işçi avukatlar temin edebilen siyasi/ekonomik iktidar sahiplerinin işine geliyor olmalı. Bu kadar geniş ve güçlü bir çevrenin işine gelen bir yapı değişir mi? Toplumun üstün yararını kişi veya grupların maddi çıkarlarına üstün tutan gelişmiş coğrafyalarda belki, ama bu diyarlarda zor.

Hukukun üstünlüğünün, hukuk devletinin, güçlülere karşı zayıf bireylerin, savunmasız çevrenin güvencesi olan bağımsız, serbest, nitelikli ve yetkin avukatlığın gördüğü zarar, aslında, topyekün toplumumuzun ve ülkemizin zarar görmesine kapı açılması anlamına geliyor. Umursayan var mı?

Yargıda ve bir kamu hizmeti olan bu meslekte kalite adeta kimsenin umurunda olmadığı gibi, emeğiyle bu mesleği sürdürmeye çalışanların nasıl geçineceği ile veya ümidini hukuk okumaya bağlayan alt-orta gelirli ailelerin çocuklarının nasıl bir haksız rekabet ortamına mecbur bırakıldığı ile de kimse alakadar değil.

Esasen, yargının bir bütün olarak güvenilirliğini her gün daha fazla yitirdiği bir hukuk sisteminde, hukukla ve meslek ilkeleriyle, olması gerektiği gibi icra edilecek bir avukatlıktan söz etmek abesle iştigal değil midir? Suyun kirlendiği bir yerde balıkların onurunun veya açlığının/tokluğunun bir önemi kalır mı?

Kimsenin moralini bozmak istemem ama sermaye ile değil emekle ve her halde şerefle, haysiyetle, liyakatle ve adalete bağlılıkla icra edilecek avukatlık için en iyi şehri arayanlara farklı bir dilde arama yapmalarını öneririm.

(Yazı 2016’da güncellenmiştir)

Dipnotlar:

  1. Anayasa Mahkemesi, 2009/147 sayılı kararıyla, avukatlık sınavını kaldıran yasayı iptal etmiştir, ancak yasama organı bu karar doğrultusunda yeni bir kanun çıkarmadığı için halen avukatlık sınavı yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin kararının gerekçesinde şu kısım özellikle önem taşıyor: “Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinde olan devlettir.

    Yasaların, kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir. Önceki kuralların, yeni yasayla değiştirilmesi ya da tümüyle yürürlükten kaldırılması hukukun doğal karşıladığı, genel ilkelere uygun bulduğu bir düzenleme biçimidir. Yeni kural, eski kuralı yürürlükten kaldırabilir. Bu tür düzenlemeler, yasa koyucunun takdir yetkisi içinde olan bir yasama işlemidir. Tıpkı, yürürlüğe giren yasalar gibi, yürürlükten kaldırılan kurallar da yasama tasarrufudur ve yasa koyucu bu yetkisini kullanırken Anayasa’ya bağlı kalmak durumundadır.

    Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan “bağımsız yargı”, yargının olmazsa olmaz koşulu olan “savunma” ile birlikte anlam kazanır. Savunma, “sav-savunma-karar” üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir. Avukatlığın önemi ve özelliği nedeniyle bu mesleğe girişin kimi koşul ve kayıtlamalara bağlı kılınması, hukuk devletinin ve adil yargılanma hakkının gereğidir.

    Avukatın seçkinliği ve üstün nitelikler taşıması, hem kamunun hem de yargının beklediği bir husus olup, bunun sağlanmasında mesleğin gelişmesine katkı kadar mesleğe seçilme de önem kazanır. Sadece temel hukuki konularda eğitilmiş olmak, bir mesleği yürütmek için yeterli olamaz. Mesleki açıdan yetkinlik, stajyerlik gibi özel eğitimlerin yanı sıra mesleğe girişte seçme ya da elemeyi de içerir.

    Yasa koyucu tarafından sınavın getirilmesindeki, savunma hakkı ve adil yargılamaya, adaletin gerçekleşmesine ve avukatlık mesleğinin niteliğine dayalı kamu yararının, sınavın kaldırıldığı tarihte de geçerliliğini koruyup korumadığının saptanması, sınavın getirildiği zamandaki koşullar, kaldırılma zamanında değişmemiş ya da ortadan kalkmamış, hatta avukatlık mesleğinin niteliği yönünden çok daha önemli hale gelmişse bunun da değerlendirilmesi gerekir.

    Öte yandan, Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Yargının kurucu unsurlarından olan, bağımsız, serbestçe temsil eden, hukuksal ilişkilerin düzenlenmesinde, her türlü hukuksal sorun ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinde ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında temel görev üstlenen avukat, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının da önemli bir unsurudur. Güçlü ve bağımsız savunma mesleği; hukukun üstünlüğünün, hukuksal uzlaşmanın, adil yargılanma duygusunun ve toplumsal barışın güvencesi olup bu değerler, mesleğinde yetkin bağımsız savunucularla teminat altına alınmıştır.”

3 thoughts on “Avukatlık için en iyi şehir?

    1. Teşekkür ederim. :)

      Enteresan arama terimleri oluyor. Bu da onlardan biriydi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir